Greenpeace İklim Değişikliği ve Enerji Kampanya sorumlusu Duygu Kutluay: Bilim insanlarının %97’si sıcaklığın arttığını ve ısınmanın insan kaynaklı olduğunu kabul ediyor.
Son 130 yılda atmosferde bulunan gazların en yüksek seviyeye çıkmasıyla birlikte küresel ısınma dengesi bozuldu. 3 Ekim 2018 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan küresel ısınma raporunda, iklim değişikliğinin ve küresel ısınmanın etkilerinden korunabilmek için önlemler alınması gerektiği belirtiliyor.
Haber: Deniz Ogan, Selin Çetin
Yaz mevsimlerinde gerçekleşen süper hücre ve dolu yağışları, kışın mevsim normallerinin üzerinde yaşanan sıcaklıklarla birlikte hava değişikliğini her an hissedebiliyoruz. Su seviyelerindeki değişimler ve eriyen buz dağları bu durumun dünyada da etkili olduğunun en büyük kanıtları. Küresel ısınma ve iklim değişikliği tartışmaları hala devam ederken, New York Times’da yer alan bir habere göre 19.yy’dan itibaren dünyamız 1 derece ısınmış durumda.
Endüstri devriminden bu yana atmosfere salınan sera gazlarının artması sonucu, dünyanın sıcaklığının geçmiş yıllara göre olağandan daha fazla yükseldiği biliniyor. Meteoroloji Mühendisleri Odası 2. Başkanı Ahmet Köse de bu araştırmaları doğruluyor. Köse, “1850’li yıllardan itibaren sanayileşmenin artmasıyla bu derece artımını 1000 kat hızlandırdık. Bunun neticesinde meteorolojik hadiselerin şiddetinde artışlar meydana geldi. Örneğin, kış gibi yaz yaşıyoruz; yaz gibi kış yaşıyoruz. Fırtınaların şiddetinde artışlar var. Yıkıcı etkiler daha fazla oluyor. Bu etkiler sadece ülkemizde değil dünyanın her yerinde görülüyor.“ diye açıklıyor.
Meteoroloji Mühendisleri Odası 2. Başkanı Ahmet Köse
Birleşmiş Milletler’in Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (BMHİP) 8 Ekim’de 1,5 Derece Raporu yayımlandı. Rapora göre, küresel ısınmasının 1,5 derecenin altında tutulması için 20 yıl içinde önemli düzeyde önlemler alması, hükümetlerin ve bireylerin bir an önce harekete geçmesi gerekiyor.
KÜÇÜK DEĞİŞİM BÜYÜK ETKİ
Dünyamızın sanayi devriminden sonra 1 derece ısınmış olduğunu biliyoruz. Gelecekte bu artışın 0,5 derece artması kulağa az gelse de, araştırmalar ısınmayla birlikte etkilerinin de hızlanacağını gösteriyor. Gezegenin ısısı 1,5 dereceye ulaştığında insanların normal vücut ısısı da bununla birlikte artış göstermesi bekleniyor. Artan vücut sıcaklığıyla ortalama 36,5 derece olan vücut sıcaklığı 37,5 dereceye yükseldiğinde felç ve kalp krizi gibi hastalık belirtileri ortaya çıkıyor.
En kritik 20 yılı yaşadığımız bu dönemde, gerekli önlemler alınmadığı takdirde birçok sorunla karşı karşıya kalacağımız biliniyor. Greenpeace İklim Değişikliği ve Enerji Kampanya sorumlusu Duygu Kutluay bu sorunları şöyle açıkladı: Bilim insanlarının %97’si, geçtiğimiz yüzyılda ortalama sıcaklığın arttığını ve bu ısınmanın insan kaynaklı olduğunu kabul ediyor. Peki, gezegenin ısınması gelecek için nasıl sonuçlar getiriyor? Isınan gezegen daha fazla buharlaşmayı beraberinde getirecek. Fazla buharlaşma, bazı bölgelerde kuraklığa neden olurken, bazı bölgelerde de soğuk bulutlarla karşılaşması durumunda mevsim normalleri dışında yoğun yağmurlara sebep olacak. Sera gazı etkisinin artması, kalıcı buzulların ve kutupların erimesine neden olacak. Isınan su genleşecek ve deniz seviyelerinin daha da yükselecek. Isınan okyanuslar asitleşecek. İklim değişikliği tarımsal ürün desenini etkileyecek. Yaşanan aşırı hava olaylarının sıklığı ve şiddeti artacak. Kar ve yağış rejimleri değişecek, daha güçlü fırtınalar yaşanacak. Biyolojik çeşitliliği etkileyen istilacı tür ve hastalıkların yayılım ve direnci artacak. Çölleşme ve orman yangınlarının sıklığı fazlalaşacak. İklim göçleri yaşanacak.
Kutluay: ''Sera gazlarının salınımıyla deniz seviyelerinin yükselmesi ve okyanusların ısınması bekleniyor''
“TÜRKİYE, 21. YÜZYILIN SONLARINA DOĞRU İKLİM OLAYLARINA EN ÇOK MARUZ KALACAK 3. ÜLKE OLACAK.”
Coğrafi konum, yaşanan ya da yaşanacak ısı değişimlerinde önemli rol oynuyor. Atmosferde yaşanan ısı değişimleri nedeniyle su kaynakları ve bitki örtüsü bakımından zengin bir ülke olan Türkiye de etkilenecek ülkelerden bir tanesi. Akdeniz havzasında yer alan Türkiye’de sıcaklıkların 20-50 yıl içinde ortalama 2 derece artması bekleniyor. Dünya Bankası (2009) tarafından yayınlanan rapora göre Türkiye, 21. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa ve Orta Asya bölgesinde aşırı iklim olaylarına en çok maruz kalacak 3. ülke olacak.
TÜRKİYE HANGİ ÖNLEMLERİ ALMALI?
Paris şehir yönetiminin aldığı karara göre, hava kirliliğini ve gaz salınımını azaltmak için her ayın ilk Pazar günü otomobilsiz gün etkinlikleri düzenlenecek. Bu uygulamanın Türkiye’de yapılmaya başlanması hava kirliliğini azaltmaya yönelik önlemlerin başında gelebilir. Kutluay, ‘’Ülkemiz, güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerji potansiyelinin geliştirilmesi için uygun mevzuat ve destek ortamını bir an önce yaratmalı. Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele için artıştan azalım sağlama gibi bir hedefi var. 2030 yılına kadar sera gazı salınımlarını iki katından fazla artırmayı hedefliyor. Türkiye, bir an önce Paris Anlaşması’nı onaylamalı ve hedeflerine uyumlu politikalar geliştirmeli, ulusal katkı beyanını güncellemeli’’ diyor.
DÜNYANIN EN BÜYÜK İKLİM AĞI: PARİS
Paris İklim Anlaşması, 4 Kasım 2016 tarihi itibariyle birçok ülke tarafından kabul edildi. Şu ana kadar iklim konusunda imzalanmış en kapsamlı anlaşma olan Paris İklim Anlaşması, sera gazları salınımını hedefliyor. Rapor, 1,5 derece hedefini yakalamanın finansal ve bilimsel açıdan mümkün olduğunu ancak bunun için tüm hükümetlerin ve diğer bireylerin bir an önce harekete geçmesi gerektiğinin altını çiziyor. İklim değişikliğini 1,5 derecede tutmak için CO2 emisyonlarının 2030 yılına kadar yarıya inmesi ve 2050 yılında net olarak sıfırlanması gerekiyor.
İklim değişikliği mücadelesi Türkiye için daha güçlü bir ekonomi haritası çiziyor. Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı kapsamında alınacak önlemlerle göre Türkiye 1,5 hedefine uygun bir şekilde %100 yenilenebilir enerjiyi ve enerji verimliliğini öncelikli hale getirilirse, fosil yakıtlara bağlı enerji ithalatından 23 milyar dolar tasarruf edebilecek, 2030 yılına kadar hava kirliliğine bağlı toplam 35 bin ölümü engelleyebilecek ve enerji sektöründe 64 bin yeni iş imkânı yaratabilecek.


0 Yorumlar